Dr. Turan Şener
Türk siyasi tarihinde hem fikir dünyalarında hem de siyasi hayatlarında farklı bir yer işgal eden isimler vardır. Şüphesiz seçkin bir şahsiyet olarak nitelendirilebilecek Osman Yüksel Serdeniçi de bunlardan biridir. Öncelikle hayat hikayesinden bahsetmek gerekirse şunlar ifade edilebilir: Osman Yüksek Serdingichi, 25 Temmuz 1917’de Antalya ili Aksiki bucağında doğdu. Doğduğu yıllarda Osmanlı İmparatorluğu parçalanmış, Batı medeniyeti vatanımızın her tarafını bölmüştür. Cumhuriyet’te en uzun süre müftülük görevini yürüten babası Ahmed Salem Efendi. Ataları, Ahmet Hamdi Akseki ve Hacı Salih Efendi gibi dini görevleri de yerine getiren önemli kişilerdir. Asıl adı Osman Zaki Yüksel’dir. Belki de babasının oğluna “Othman” adını vermesi, onun kaybolan imparatorluğa son bağlılığı olarak okunmalıdır. İlkokulu Akseki’de, ortaokulu Antalya’da okudu. Orta öğrenimini Ankara Atatürk Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1940 yılında Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’ne girdi.
serdengeçti. Bu yıllarda dünya savaşının yaralarını kanatan milli mücadele ruhunun iç dünyasının alevlerine karıştığı bir dönemdir. Bu dönemde yazdığı ve her fırsatta okuduğu “Moskofname” adlı şiiriyle tanınan Serdengeçti, Turan Türkçesi olarak bilinen olaylarda adından söz ettiği için Hüseyin Nihal Atsız ile hapis cezasına çarptırıldı ve okuldan atıldı. 3 Mayıs 1944’te, ilk yılındayken. Devletin varlığını tehdit ettiği iddia edilen gizli bir ırkçı örgüte üye olmakla suçlandı. “Tabotluk” hücrelerinde birçok işkence türüyle karşı karşıya kaldı. Ancak soruşturmada suçsuz olduğu ortaya çıkınca üç buçuk ay hapis cezasının ardından beraat etti. Hapisten çıktıktan sonra okula dönme talebi reddedildi ve “Başsavcı Yardımcısına” ifadesiyle başladıktan sonra bunu Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yusel’e gönderdi. O zaman, “Bana imtihan hakkımı verin, yoksa alırım. Hakkım olduğu için Yücel bile beni durduramaz, ölüm bile durduramaz” tekrar hapse atıldı. Bu pozisyon, Serdengeçti’nin pozisyonunu temsil etmesi açısından ortaya koyduğu pozisyon türünü göstermektedir. Daha sonra Serdengeçti yarım kalan eğitimini tamamladı, ancak bakanlık diplomasını vermedi.
1948 yılında yazılmıştır; Kara Kitap: Differin’in tutukluluk süresini anlattığı Kara Kitap, 1952’de Büyük Doğu dergisinde ve 1966’da Yeni İstanbul gazetesinde yayımlandı, ancak müdahale nedeniyle yarım kaldı. davacılardan.
Osman Yüksel Serdingichi, doğası gereği ve ailesi İslami iklimde büyüdüğü için kendisini İslami inançlara göre yetiştirmiştir. Aklı başında iken Mevlana Celaleddin Rumi, Yunus Emre ve Mehmet Akif Ersoy gibi Türk mutasavvıflarından, şairlerinden ve düşünürlerinden etkilenmiştir. Daha sonra Namek Kemal, Dia Kokalb ve Nuritin Topko ulusal kimliğin şekillenmesinde etkili oldular. Ancak daha çok Mehmet Akif Ersoy’un etkisi altında kalmıştır. Milli düşüncenin inşasında bu isimlerin ön plana çıkması büyüleyici bir bağlam olarak görülmektedir.
Aceleci sesin, cesur tavrın ve sonsuz tecrübenin sahibi Osman Yüksel Serdengeşt, felsefeyi çok okumak istemiş, üniversite yıllarında Batılı filozofları tanımış, varlık, hiçlik, insan ve evren hakkında kendine sorular sormuştur. bu süreçte. Ancak Batı felsefesini ve düşünürlerini okuduktan sonra ne Rousseau’nun ne de Bergson’un kendisini Yunus Emre ya da Mevlana kadar tatmin etmediğini ifade etmiştir.
Batının filozofları değil Osman Yüksel Serdingst. Lamartine, Mikhail Lermontov, Dostoyevski, Puşkin, Anton Çehov gibi yazarlar ve şairler ona yakın bulundu. Osman Yüksel, bu yazarların insan ve doğa tasvirlerinden ve Köroğlu, Karacaoğlan, Farhad ve Şek Hasanu gibi popüler şairlerden etkilenmiştir. Dolayısıyla bu anlamda Doğu’yu ve Batı’yı okuyan, anlayan ve bilen bir isim olmuştur. Bu, onun benzersiz bir konumda olmasını sağlayan başka bir bağlam olarak görülüyordu.
Serdengeçti aynı zamanda yayın alanına da düşüncelerini/eleştirilerini aktarmış ve bu noktada yüksek sesini kendi sözleriyle dile getirmiştir. 1947-1962 yılları arasında toplam 33 sayı çıkacak olan “Serdengeçti” dergisini çıkardı ve dönemin siyasi iradesiyle pek çok sayı toplanacaktı. Dergideki yazıları nedeniyle okuyucular tarafından “Serdengeçti” olarak anıldığı için daha sonra Serdengeçti lakabını almıştır. İslamiyet, Türk vatandaşlığı, tarih, gelenekler, kutsallıklar ve dinin kutsal saydığı değerlerin müdafaası için çıkardığı derginin son sayılarına kadar makalelerinin çoğunu kapağında yazan ibare ile kaleme almıştır. Genellikle tek başına yönetip dağıttığı “Tanrıya, Vatana ve Vatana Koşanların Günlüğü”. Osman Yüksel Serdingichi, keskin kalemi ve saygılı üslubuyla okuyucuları tarafından oldukça beğenilmektedir.
Serdengeçti dergisinin yayıncısı Osman Yüksel Serdengeçti, hayatı boyunca çoğu dergideki yazılar nedeniyle 92 mahkumiyetle yargılandı ve 8’i toplam 4 buçuk yıl hapis yattı. Daha önce de belirttiğimiz gibi Serdingti, hayatı boyunca boyun eğmez bir irade ile her türlü zulme karşı, her türlü namussuz mecradan ve bilhassa özgürlüğü pahasına milletine, Türk kültürüne ve tüm değerlerine savaş açan bütün cephelere karşı kendini korumuştur. . Serdengeçti’nin hayatına tanık olanlar onun “mücadeleci” ruhundan sık sık söz ettiler. Serdengeçti, Türk milliyetçiliği düşüncesine savaş açan tek parti dönemi zihniyetine, millet iradesini kuran milli iradeye karşı “milli lider”e başkaldırarak, özellikle otuzlu yıllarda müminlerin sesi ve sözcüsüdür. Cumhuriyet, milli cumhurbaşkanlığı döneminde, milletin inanç ve değerlerini bastırmış ve böylece devlet ile millet arasındaki mücadeleye sebep olmuştur. “Allah’a, yurduna, yurduna koşanların yolunda habis güçler ve şer güçleri durur. Ben onların yüzlerine tükürürüm.”
Moderniteye, Batılılaşmaya ve materyalizme karşı olan Osman Yüksel Serdingti, tek parti dönemindeki paralel uygulamalara karşı çıkmıştır. Nevzat Tendoğan, Hasan Ali Yücel, Bahis Boran, Pertev Neyli Poratav, Sabah al-Din Ali, Faleh Rifki Atay, Ahmet Emin Yalman ve özellikle İsmet İnönü gibi dönemin önemli isimleriyle sürekli çatışma halindeydi. “Ne sustum ne de öldüm, lav yanardağ gibidir. Ben bu inançla delirdim” diyor; Hücreden hücreye, hücreden hücreye, zindana sürgüne gönderilmiş, kendini yakan, başkalarını aydınlatan bir meşale gibi, ömrünü Türk ve Müslüman düşmanlarının zehirli oklarını hedef alarak geçirmiştir.
Osman Yüksel daha çok şiir ve yazılarında yazar. Vatan, millet, din, ahlak, gelenek, tarih ve tabiat. Her türlü yayın girişiminin önünde engellerle karşılaşan Osman Yüksel Serdingiçi, yazı hayatına Yeni İstanbul, Zafer, Türk Yurdu, Milli Gazete ve Çağlayan gibi gazete ve dergilerle devam etti.
Serdengeçti, entelektüel hayatına yansımalarının yanı sıra siyasi hayatta da varlığını göstermiştir. 1965-1969 yılları arasında Süleyman Demirel’in başkanlığını yaptığı Adalet Partisi’nden Antalya milletvekili olarak meclise girdi, ancak 1967’de parti liderlerinin eleştirileri nedeniyle partiden ihraç edildi. Bunu tarif etmek gerekirse, bir hiciv ustasıydı, haksızlıklara ve yanlış tutumlara karşı herkesle alay eden bir ustaydı. Sürgünden sonra aynı yıl Başbuğ Alparslan Türk, merhumun başkanı olduğu CKMP’ye katıldı. 1969 sonunda yapılan genel seçimlerde Urduca’nın aday gösterdiği ve bununla pek ilgisi olmayan Osman Yüksel sona erdi. 1977’de Necmettin Erbakan’dan lideri olduğu Milli Selamet Partisi’ne katılma teklifi geldi. Osman Yüksel Serdingichi, üyesi olduğu bu partide ancak bir hafta kalabildi.
Osman Yüksel Serdeniçi, hayatının hiçbir döneminde “zengin” olarak nitelendirilebilecek bir konuma gelmemiştir. Ömrünün çoğunu belayla geçirdi. Kitaplarından ve siyasi kariyerinden elde ettiği geliri, hayatını ve özgürlüğünü feda ettiği davada kullandı. Fakir öğrencilere tüm ekstra paralarıyla burslar vererek onların bilimsel gezilerine uygun olmaya ve ülkeye hizmet etmeye çalıştı. Serdeniçi, yaşamının son günlerinde Parkinson hastalığına yakalanan bir akrabası olan İsmet Hanım ile evliydi. Bu hastalık sırasında dahi akıllı mizacından, zekasından ve alçakgönüllülüğünden ödün vermemiş, kendisini vuran hastalığı gönül rahatlığı ve nezaketle karşılamıştır. İnandığı değerler ve davası için kimin yanında olduğu sorulduğunda kendini öne atan ve arkasına bakmayan, ikinci dönemin seçkin şahsiyeti Osman Yüksel Serdeniçi, 10 Kasım 1983’te İstanbul’da öldü. 66 yıl önce Darü’l-Bakaya’da bitmek tükenmek bilmeyen bir özlemle yeminin mevcudiyeti.
Serdingcht, yaşamı boyunca tüm ulusal ve yerel olmayan davranış ve hareketlere karşı Hayber Kapısı gibi durmuş; Sömürgeciliğe, küresel sermayeye, kültür emperyalizmine, entelektüel ihanete, her türlü baskı ve diktatörlüğe, tiranlığa, yolsuzluğa, hırsızlığa, taklitçiliğe isyan eden cesur bir dava adamıdır. Kutsal Türk milletinin barış ve refahı; Devletimizin daimi ve yüce menfaatlerini, kültürümüzü ve değerlerimizi korumayı önemseyen, adaletsizlik ordusuna karşı savaşan herkes, yukarıda adı geçen müstesna şahsiyet Serdengeçti’ye adaydır.
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın