İngilizce cümlelerde haysiyetle ilgili cümleler nasıl kullanılır?
İçindekiler
İngilizce cümlelerde haysiyetle ilgili cümleler nasıl kullanılır?
Türkçe anlamı: Sıkma, doldurma, doldurma
Açıklayıcı ifadeler:
- Tüm kıyafetlerimi tek bir çantaya sıkıştırmak zorunda kaldım. (Tüm kıyafetlerimi tek bir çantaya sıkıştırmak zorunda kaldım.)
- Öğrenciler sınavdan önce olabildiğince fazla bilgi toplamaya çalışıyorlardı. (Öğrenciler sınavdan önce olabildiğince çok bilgiyi ezberlemeye çalışıyorlardı.)
- Tüm kitabı kısa açıklamasına sığdırmaya çalıştı. (Kitabın tamamını kısa bir açıklamaya sığdırmaya çalışın.)
- Otobüs o kadar doluydu ki kendimizi küçük bir alana sıkıştırmak zorunda kaldık. (Otobüs o kadar doluydu ki kendimizi küçük bir alana sıkıştırmak zorunda kaldık).
- Düzgün bir şekilde toplanacak zamanım yoktu, bu yüzden her şeyi bavuluma doldurdum. (Düzgün bir şekilde paketleyecek zamanım olmadı, bu yüzden her şeyi bavuluma koydum.)
- Otel odası o kadar küçüktü ki tüm valizlerimizi yatağın altına sıkıştırmak zorunda kaldık. (Otel odası çok küçüktü, tüm valizlerimizi yatağın altına koymak zorunda kaldık.)
- Mağaza raflarını yeni ürünlerle dolduruyordu. (Mağaza raflarını yeni ürünlerle dolduruyordu.)
- Bir haftalık eğitimi bir geceye sıkıştırdım. (Bir haftalık çalışmayı bir geceye sıkıştırdım.)
- Havayolu, karını artırmak için uçaklarına daha fazla koltuk tıkıştırıyor. (Havayolu, karını artırmak için uçaklarına daha fazla koltuk sıkıştırıyor.)
- Otel, küçücük kahvaltı salonlarına çok fazla misafir sığdırmaya çalıştı. (Otel, küçük kahvaltı salonuna çok fazla misafir sığdırmaya çalıştı.)
- Tüm eşyalarını tek bir sırt çantasına doldurdu. (Tüm eşyalarını tek bir sırt çantasına doldurdu.)
- Öğrenciler bütün gece final sınavı için toplandılar. (Öğrenciler bütün gece final sınavına çalışıyorlardı.)
- Haftasonuna pek çok aktivite sığdırmaya çalıştı ve sonunda bitkin düştü. (Hafta sonu çok fazla aktivite yapmaya çalıştım ve sonunda yoruldum.)
- Tren o kadar kalabalıktı ki koridora sıkışmak zorunda kaldık. (Tren o kadar kalabalıktı ki koridora sıkışmak zorunda kaldık).
- Anıları tek bir fotoğraf albümüne sıkıştırılmış. (Hayat anılarını tek bir fotoğraf albümüne sıkıştırdı.)
- şirket denedi
Bir iş gününe çok fazla görev sığdırmak tükenmişliğe yol açar. (Şirket çok fazla görevi tek bir iş gününe sıkıştırmaya çalıştı ve bu da tükenmişliğe yol açtı.)
17. Bir gezgin, tüm malzemelerini küçük bir sırt çantasına sığdırmak zorunda kaldı. (Yürüyüşçü, tüm ekipmanını küçük bir sırt çantasına sığdırmak zorunda kaldı.)
- Konser o kadar ilgi gördü ki, salon ekstra koltuklarla doldu. (Konser o kadar popülerdi ki mekanda fazladan koltuklar sıkıştı.)
- Gardırobunun üst üste yığılmış kıyafetleri, bir şey bulmasını zorlaştırıyor. (Gardırobunun dolu olması bir şey bulmasını zorlaştırıyordu.)
- Kamyon o kadar doluydu ki son birkaç kutuyu da arka koltuğa tıkıştırmak zorunda kaldılar. (Kamyon o kadar doluydu ki son birkaç kutuyu arka koltuğa sıkıştırmak zorunda kaldılar.)
Türkçe anlamları: Sıkma, doldurma, doldurma
Kaynak:www.derszamani.net
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]